EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Mehmet Türkmen: “İşçilerin yönettiği ve karar aldığı bir sendikal anlayışı hakim kılmak istiyoruz”

"İşçi sınıfının bu bölgede sefalet ve kölelik koşullarına karşı birlik olup örgütlenmesi, çatı altında birlik olması için ihtiyaç duyduğu mücadeleci bir sendika seçeneği yaratmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve bunu kısa sürede sonuçlandıracağımızı düşünüyorum"

DİSK/Tekstil Antep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, 2 yıl boyunca sürdürdüğü görevinden sendika yönetimi tarafından “el çektirildi” Türkmen’in görevinden alınmasının ardından bölgede adından söz ettiren Uğur Tekstil ve Özak Tekstil’de sendikal mücadeleye dönük saldırılar hız kazandı. Türkmen, sendikal bürokrasiye karşı sınıf sendikacılığını savunduğunu dile getirmekte.

Özgür Gelecek gazetesi olarak Türkmen ile sendikanın tutumunu, “sarı sendikacılık” ve “sendikal bürokrasiye” karşı verdiği mücadele ve Türkiye Kürdistanı’nda sendikal örgütlenmenin nasıl oluşturulacağına dair farklı başlıklar  üzerinden bir röportaj yaptık.

– Merhabalar. İlk olarak görevden alınma sürecinizi sormak istiyoruz. Size herhangi bir bildirim yapılmadan, haber verilmeden bir süreç yürütüldü. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Kendilerinin de dediği gibi evet bir uyumsuzluk vardı. Ancak uyumsuzluğun temelinde asıl olarak sendikal anlayış vardır. Çünkü benim iki yıldır görev aldığım süre boyunca, esas aldığım sendikal anlayışla, genel merkezin ve özellikle genel başkanın sendikal anlayışının arasında ne yazık ki büyük farklar var. Görev aldığımda da aslında bunun farkındaydım, onlar da biliyorlardı ancak ona rağmen göreve başladım. Ben görev alırken sendikal anlayışımı açık biçimde ortaya koymuştum.

Sınıf sendikacılığını savunduğumu, sendikal faaliyet yürütürken işçilerin iradesini esas alacağımı, bütün süreci olabildiğince işçilerle birlikte karar alarak yürüteceğimi ve mücadeleci bir anlayışa sahip olduğumu söyledim. Ayrıca “bunları yaparken işçinin iradesini yok sayan sendikal anlayış bizi engellemeye çalışacak, boşa çıkaracak, yukarıdan bir müdahale olacaksa hiç baştan birbirimizi yormayalım” dedim. Bana bu konuda güvence verdiler. Görev aldığım alanda bütün yetkinin bende olduğunu ve yukarıdan hiçbir müdahale olmayacağının sözünü bana bizzat genel başkan verdi ve bu rahatlıkla görev aldım ancak böyle olmadı.

Dönem dönem genel başkanın benim sendikal anlayışımdan rahatsız olduğunu gördüm. Yaptığımız eylemleri, direnişleri ve sendikal faaliyeti engellemek için çeşitli girişimleri, baskıları oldu ama bunların hiçbirini kabul etmedik. Sendikal anlayışımdan ve mücadelemden ödün vermeden mücadeleyi bugüne kadar sürdürdüm. En son Uğur Tekstil mücadelesinde ortaya çıkan tutum artık bunu sürdürülemez bir noktaya getirdi. Çünkü orada bizim bütün itirazlarımıza rağmen genel başkanın, Uğur Tekstil patronuyla sürdürdüğü ilişki, görüşmeler, anlaşmalar kabul edeceğimiz şeyler değildi.

O görüşmelere işçi temsilcilerini katmadılar. Görüşmelerde işçilerin bilgisi olmadan toplu sözleşme taslakları tartışılıyordu. Bununla birlikte farklı kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla Uğur Tekstil patronuyla sendika başkanı arasında anlaşma olduğu ortaya çıktı. Sonrasında da zaten benim görevden alınmam ve yaşananlar bunu doğruladı.

Anlaşma da şu ki; Uğur Tekstil, sendikayı kabul edeceğini ancak beni kabul etmeyeceklerini, muhatap olmayacaklarını söylemiş. Genel başkanımız da bu sözü vererek patronla anlaşma yapmış. Bunun sonucunda ben görevden alınmış oldum. Benim görevden alındığımın açıklandığı gün Uğur Tekstil’de 100 işçi işten çıkarıldı. Bu 100 işçi, işten atıldıktan sonra işçiler günlerce fabrikanın önünde ve şehir merkezinde eylemler yaptılar.

Ama ne yazık ki sendika, sendika yöneticilerinden hiç kimse bu arkadaşlarımıza sahip çıkmadı ve işçilerden yana taraf tutmadılar. İşçiler sendikayı arayıp işe geri dönme mücadelesinde destek istediler ama tamamen yüzüstü bırakıldılar. Aynı şey Özak Tekstil işçileri içinde geçerli.

– Bundan önceki röportajımızda Uğur ve Özak’taki kazanımların bölgedeki işçi sınıfına cesaret verdiğini söylemiştiniz. Şimdi bölgedeki durum nasıl?

– Uğur Tekstil direnişinde fabrikanın tekrar açılması, patrona geri adım attırılması ve 300 işçinin işe geri alınmasını sağlayan bu mücadele, tüm işçilere büyük güven ve cesaret vermişti. Bunun hemen akabinde başka fabrikalarda da örgütlenmeler başlamıştı. Ama sendika genel başkanı ve patron arasındaki bu ilişkiden sonra benim görevden alınmam, aynı şekilde Uğur Tekstil’de 100 işçinin işten atılması sonrasında sendikanın hem Uğur Tekstil’de hem de Özak Tekstil’de işçileri yüzüstü bırakması, ne yazık ki işçilerde güvensizliğe yol açtı.

Bu pratik, işçilerin sendikaya yönelik eğilimini zedeleyen bir tutum oldu yazık ki. Çünkü iki yıldır bu bölgede sürdürdüğümüz sendikalaşma mücadelesi, direniş ve mücadele pratiği, bölgede işçilerin örgütlenme ısrarı olmuştu.

Bununla birlikte hem sarı sendikacılığa hem de bürokratik sendikacılığa karşı gerçekten işçilerin mücadelesine sonuna kadar sahip çıkan, işçilerle birlikte karar alan, işçilerle birlikte mücadeleyi yöneten bir sendikal anlayış kazanmıştı. Ama ne yazık ki bu yaşananlar, işçilerin güvenini kıran bir örneğe dönüştü. O yüzden Uğur ve Özak Tekstil işçilerinin kazandığı tablo, bu süreçle birlikte tersine dönmüş oldu.

 

“Yeni bir örgütlenmeyi tartışıyoruz”

– Sınıf sendikacılığı yapmaya çalışan sendikacılardan birisisiniz. Bugün baktığınızda hem bölgede hem de genel olarak sendikacılık anlayışını nasıl görüyorsunuz?

– Ben yeri geldiğinde söylüyorum ve söylemeye devam edeceğim. İşçilerin mücadele etmesinin önünde zaten birçok engel var Türkiye’de. Sendikalaşmanın önünde yasalar, prosedür, bürokrasi, devletin çıkardığı engeller, patronların sendika ve işçi düşmanı pratikleri, bütün bunlar zaten örgütlenmenin önünde büyük engeller. Ama ne yazık ki engeller sadece bunlardan ibaret değil.

İşte bu son örnekte yaşadığımız gibi sendikal mücadelenin önündeki en büyük engellerden birisi de böyle sendikaların kendisi aynı zamanda. O yüzden sadece patronlara, sermayeye karşı mücadele etmek yetmiyor, aynı zamanda bu bürokratik sendikal anlayışa karşı da mücadele etmek gerekiyor.

Burada iki yıllık emeğimiz ile Antep, Urfa ve bölgedeki deneyim ve tecrübelerimiz de bunu gösteriyor, bu tarzda ısrarcı olmak gerekiyor. Yani işçilerin yönettiği, işçilerin karar aldığı, mücadeleci bir sendikacılığın inşa edilmesi gerekiyor.

Sendikalarda örgütlü olan işçilerin böyle bir görevi var. Sendikaların başındaki bu bürokratik anlayışa, bu patron işbirlikçi sendikal anlayışa karşı işçilerin kendi sendikalarına, kendi örgütlerine sahip çıkması ve sendikaların başından bu anlayışın tasfiye edilmesi gerekiyor. Sendikaların başında işçi sınıfının kendisinin olması gerekiyor.

Biz ise bölgede yani Urfa’da, Antep’te toplantılar yapıyoruz çünkü 2 yıldır diğer sarı sendikalara karşı en azından bu bölgede alternatif olarak güvenip örgütlenebileceği bir mevzi haline gelmişti DİSK/Tekstil. Ama bu yaşananlarla birlikte ne yazık ki bunun koşulu ortadan kalkmış durumda. O yüzden biz şimdi işçilerle yeni bir sendikal mücadele anlayışını tartışıyoruz.

Yani Uğur Tekstil gibi yetki alınan yerlerin dışında –çünkü orada hali hazırda bir yetki var ve sendikanın bütün bu tutumuna karşı işçiler direnişe sahip çıkarak direnişi sürdürecekler– Urfa ve Antep başta olmak üzere bölgedeki fabrikalarda yeni bir örgütlenmeyi tartışıyoruz. Bu konuyla ilgili işçilerle toplantı halindeyiz, bu hafta işçilerle 13-14 toplantı yaptık. Bu toplantılarda bağımsız bir sendikayı, gerçekten iradesi ile işçilerin yönettiği ve karar aldığı bir sendikal anlayışı hakim kılmak istiyoruz.

İşçi sınıfının bu bölgede sefalet ve kölelik koşullarına karşı birlik olup örgütlenmesi, çatı altında birlik olması için ihtiyaç duyduğu mücadeleci bir sendika seçeneği yaratmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve bunu kısa sürede sonuçlandıracağımızı düşünüyorum.

Evet buna henüz bir karar vermiş değiliz ama tartıştığımız alandaki işçi komiteleri ile ağırlıklı eğilim bu ancak buna da işçilerle birlikte karar vereceğiz, onların inisiyatifi ile şekillenecek.

Mevcut bir sendikada örgütlenmeyi sürdürme de olur ancak bu da bir koşulu olur o da işçilerin yönettiği ve işçilerin karar aldığı bir sendikal anlayış için kesin ve somut bir güvence verilirse olabilir, bu olmadığı takdirde biz kesinlikle bağımsız bir sendika kurma konusunda kararlıyız. Söylediğim gibi işçiler de bu konuda kararlı ve bu da önümüzdeki birkaç hafta içerisinde netleşecek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu