GüncelMakaleler

GÜNCEL | Devrimci Dayanışmanın Önemi ve Gerekliliği

"İşçi sınıfının emeğinin kurtuluşu mücadelesinde devrimci mücadele, bu uğurdaki mücadele edenlerin devrimci dayanışması ile güçlenecektir. Unutmamak gerekir ki “dayanışma ezilenlerin inceliğidir.”

İşçi sınıfının emeğinin sömürüden kurtuluşu mücadelesi kapitalist sisteme karşı Marksizm’in ışığında 170 yıldır devam ediyor. Bu mücadelede bugüne kadar son derece önemli mevziler kazanıldığı gibi son derece büyük kayıplar da yaşandı. Ne kazanımlar ne kayıplar Marksizm’in öngörmediği şeyler değildi.

Kaybedilen; kimi zaman uğruna milyonların can, kan bedeli var ettiği demokratik halk iktidarları, proletarya diktatörlükleri kimi zaman da bu demokratik halk iktidarları ve proletarya diktatörlükleri uğrunda can veren devrimci-komünist önder ve kadrolar oldu.

Türkiye Devrimci Hareketi’nin ortaya çıkışında son derece belirleyici katkıları olan devrimci komünist kadroları 1972-1973 yıllarında, yani çok kısa sürede kaybettik. Dönem devrimci ruhunun yarattığı coşkulu ruh halinin düşmanın fiziksel üstünlüğünü hafife almaya bunun da kayıplara yol açtığını söylemek gerekir.

Elbette önder kadroların kendilerinden önce bu alanda güçlü bir yerel deneyimin yol göstericiliğine sahip olmamaları da onlar için büyük bir dezavantajdı.

Türkiye Devrimci Hareketi’nin önder kadrolarının kayıplarını öne çıkarıp onların yarattıkları devrimci dayanışma ve devrimci mücadele geleneğini silikleştirmek bugünler de pek moda haline gelen devrimci melankolinin kendisine tesadüf eder ki; bundan kesinlikle kaçınmak zorundayız.

Evet, gençlerdi ve tecrübesizlerdi ancak işçi sınıfının ve ezilen Türkiye emekçi halklarının özgürleştirilmesi konusunda son derece kararlılardı ve bu konuda en küçük tereddüt dahi göstermediler.

Ne darağacına giderken “Allah ısmarladık arkadaşlar” diyen Deniz’in ne “biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” diyen Mahir’in ne en azgın işkenceler altında dahi ihtilalci komünizmin bayrağını taşıma bilincini bir an dahi yitirmeyen İbrahim Kaypakkaya’nın direngen tutumunda mücadelelerinin zaferine ilişkin zerre tereddüt vardı.

Öyle gözü pek, öyle inanmış şekilde kucakladılar ölümü, kucaklar gibi zaferi.

Türkiye Devrimci Hareketi’nin kurucu kadrolarının devrimci mücadelenin, işçi sınıfının emeğinin kurtuluşu kavgasının zaferine duydukları şaşmaz inancın yanında öne çıkarılması gereken bir başka son derece önemli özellikleri de; Marksizm’i başka boyutlarda ve derecelerde kavramış olsalar da bir diğeri için ölüme gitmek yahut bir diğer devrimcinin katilinden, ihbarcısından hesap sormak konusunda çok kararlı olmalarıdır.

Pratikte Devrimci Dayanışmanın Örnekleri Oldular!

Faşizm Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamına karar verdiğinde Mahir Çayan ve önderlik ettiği THKP-C’li yoldaşları ile THKO’lu diğer devrimcilerle ortak eylem planlamaktan geri durmadı.

Alıkoydukları NATO askerleri karşılığında Denizlerin serbest bırakılmasını şart koşan Mahir Çayan ve yoldaşları faşizmin güçleri tarafından kuşatıldıklarında bir an dahi duraksamadan faşizme yanıtı devrimci mücadeleye bağlılık sloganları ile verdiler.

Türkiye Devrimci Hareketi’nin önder kadrolarından Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları devrimci eylemi ihbar ederek Sinanların faşizmin askeri güçleri tarafından katledilmesine neden olan ihbarcı muhtarı komünist önder İbrahim Kaypakkaya doğrudan kendisi cezalandırarak dönem devrimcilerinin arasındaki dayanışma bağını güçlendirmiş oluyordu.

Devrimci mücadelenin her aşamasında, gerek devrimci mücadelenin faşizm karşısında en zayıf olduğu koşullarda gerekse mücadelenin faşizmi ortadan kaldırmak üzere güçlendiği koşullarda ve hatta devrim sonrasında, devrimci dayanışmanın tıpkı 1971 devrimci kopuşunu yaratan devrimci komünist önderlerin pratikleri ile öğrettikleri gibi en güçlü şekilde ortaya konulması gerekir.

Dayanışmanın sadece düşman baskısı altında baskıya karşı bir direniş, dayanışma cephesi örülmesi gibi anlaşılması, devrimci dayanışmanın ne olması gerektiğine dair yeterli kavrayışın olmadığını gösterir.

Diğer taraftan devrimci dayanışmanın yükseltilmesi devrimci mücadelede kümelenen ve devrimci örgüt saflarını kendi bireysel mülkiyet alanı olarak örgütleme çabası içerisindeki küçük burjuvazinin bu tutumuna karşı bir panzehir işlevi görecektir.

Partizan saflarında mücadele eden -daha genel olarak İbrahim Kaypakkaya’nın çizdiği kızıl güzergahta, demokratik halk iktidarı ve proletarya diktatörlüğünün inşa edilmesi mücadelesinde, Marksizm’in en derin ve doğru şekilde kavranması anlamına geldiğine inanan herkes için-, Türkiye Devrimci Hareketi’nin bileşeni olan, demokratik halk iktidarı ve işçi sınıfının devrimci diktatörlüğüne inanan ve bu uğurda mücadele eden tüm devrimcilere yoldaşına duyduğu sevgi ve saygıyı duymak, göstermek önderimiz İbrahim Kaypakkaya’dan öğrenmemiz gereken bir durumdur.

Gerek hareketimiz saflarında gerekse diğer devrimci örgütlere karşı sekter, yıkıcı tutum ve düşünme halinin ne genel olarak Marksist hareket ve bu harekete önderlik etmiş komünist ustaların kendi mücadeleleri ile ne de özel olarak İbrahim yoldaşın tutumu ile bir yakınlığı vardır.

Aksine devrimci dayanışmanın mücadelenin her safhasında öne çıkarılması, dayanışmanın koşullarının yaratılması zorunludur. Üstelik bu zorunluluk diğer devrimci örgütlerden çok daha fazla proletarya partisi olma iddiasındaki bizlerin omuzlarındadır.

Proletarya partisi kapitalist sömürü düzenine karşı işçi sınıfının devrimci mücadelesini bir fikir halinden en gelişmiş eylem haline kadar örgütlerken aynı zamanda Marksizm’i başka biçim ve boyutlarda kavramış gerek o coğrafyadaki gerekse dünyadaki tüm devrimci örgütlere de teorik, ideolojik önderlik etme görevi ile karşı karşıyadır.

Hareketimiz söz konusu olduğunda geride kalan 49 yıllık mücadele deneyimi elde edilen birikim, hareketin böylesi bir misyonu yerine getirebilmesi için gerekli yeterliliği ve yetkinliği sağlamaktadır. Tekrarlayacak olursak birikim ve cüretimiz bunun için yeterlidir.

Türkiye Devrimci Hareketi’nin 1971 devrimci kopuşunu yaratan lider kadroları devrim için ölmekle birbirleri için ölmenin – şayet ölüm bir zorunluluk olarak belirirse- yadsınamaz şekilde aynı anlama geldiğini kavramışlardı ve buna ilişkin pratik sergilemekte de hiç duraksamadılar.

Bugün ortaya konulan birleşik devrimci çalışma pratiği de bu bağlamda oldukça ileri ve önemli bir hamledir. Her alanda güçlendirilmesi gerekir.

Devrimci dayanışma, saflarımızda yoldaşlarımızla ilişkimizin diğer devrimci örgütlerle ile de sürdürülmesinin farklı biçimidir. Devrimci dayanışmaya karşı sekter yaklaşanların kendi öz örgütlerinde de benzer bir tutuma sahip oldukları herkesin malumudur.

Burjuvazinin insan üzerindeki hiçleştirici etkilerinden birisi de onu dayanışma eyleminden yoksun kılmaktır. Ve bu devrimci olsun ya da olmasın bütün insanlar için geçerlidir. O halde devrimcinin ödevi burjuva ideolojisinin insan üzerindeki bu bozucu etkisinin bilincinde olmak ve devrimci dayanışmanın burjuva ideolojisine karşı savaşımın bir boyutu olduğunu hiç akıldan çıkarmamak ve dahası buna uygun davranmak olmalıdır.

İşçi sınıfının emeğinin kurtuluşu mücadelesinde devrimci mücadele, bu uğurdaki mücadele edenlerin devrimci dayanışması ile güçlenecektir.

Unutmamak gerekir ki “dayanışma ezilenlerin inceliğidir.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu