GençlikGüncel

MAKALE  | Gençlik nefes almak istiyor!

Gençlik kitlelerinin demokratik talepleriyle buluşabilen ve eylem birlikteliğinin ötesine geçen bir hattı örgütlemeyi hedefliyoruz.

Mart ayından bu yana ülke gündemine oturan ve dünyanın dört bir yanını kasıp kavuran pandemi sürecinin, “normalleşme” adı altında hasır altı edilmeye çalışıldığı bir döneme girmiş bulunuyoruz.

Egemenlerin, çarkların dönmesi için birçok ülkede devreye soktuğu normalleşme süreci Türkiye’de ve T. Kürdistan’ında da halk sağlığını tehdit etmeye devam ederken pandemiyle birlikte gittikçe derinleşen sosyal-ekonomik sorunların daha fazla açığa çıktığını görüyoruz.

Ezilenlerin içinde bulundukları eşitsizliğin, kendisini çeşitli biçimlerde ortaya koyduğu koşullarda; pandemiyi fırsata çevirmeye çalışan egemenlerin her alanda saldırılarını artırarak demokratik hakları tırpanlama, hak arama-alma mücadelelerini boğma çabası sürüyor.

Devletin sömürüyü-baskıyı daha fazla artırma çabası sürerken buna karşı direniş odakları yaratma, mücadeleyi yükseltme çabamız büyüyor. Emperyalist-kapitalist sistemin saldırıları karşısında özelde gençlik cephesinde neler yaşanıyor?

Biz bu yazıda özel olarak gençlik cephesinde yaşananlara ilişkin değerlendirmelerimizi ortaya koyarak içinde bulunduğumuz koşulları hangi dinamikler üzerinden değiştirmeyi hedeflediğimizi ifade etmiş olacağız.

Gençliğin ekonomik-sosyal sorunları büyüyor

Bilindiği üzere pandemi gençliğin temel sorunlarının katmerlenerek arttığı bir tablo ortaya çıkardı. Başlıca olarak öğrenci gençlik açısından pandemi döneminde eğitime erişim, barınma sorunu çerçevesinde gündeme gelirken, üretimin içindeki ve dışındaki (işçi, işsiz) gençlik kesimlerinin temel sorunları, güvencesiz çalışma esasta ise işsizlik üzerinden ortaya çıktı.

Eğitim alanından, üretim alanına gençliğin geleceksizlik kaygısıyla yaşadığı sorunlar gençlik kitleleri arasında ciddi bir çalkalanma yaratırken bu çalkalanmayı belli örgütsel platformlar üzerinden yürütemeyen kitlelerin kaygılarının yaşamsal krizlere dönüştüğünü geçtiğimiz dönem çokça görmüş bulunuyoruz.

Sosyal ve psikolojik sorunların son 10 yılın en yüksek noktalara ulaştığını, pandemi öncesinde de dergilerimizde ortaya koyduğumuz biçimleriyle açıkça görülüyor.

Genç kadınların, LGBTİ+’ların üniversitelerde, sokakta, evde yaşadığı fiziksel, psikolojik, cinsel şiddetin her geçen gün artışını göz önünde bulundururken tüm gençlik kitlerinin bu şiddetten payını büyük oranda aldığını görmüş bulunuyoruz.

2016 yılından bu yana devletin eğitim alanında attığı adımların eğitimin niteliğini, TC tarihinin en kötü tablosuyla gençliği karşı karşıya bıraktığı bir dönemeçte pandemiyle birlikte eğitim sisteminin büyük bir enkazla karşı karşıya kaldığını ifade etmek gerekiyor. Uzaktan eğitim sürecinde yaşanan sorunların öğrencilere mal edilme çabaları sürerken, geçirilen YÖK yasasıyla üniversitelere müdahale konusunda AKP-MHP ittifakı elini daha fazla güçlendirmeye  çalışıyor.

Pandemi döneminde Kürt halkına düşmanlığın bir sonucu olarak HDP’ye yönelik saldırılara, kayyum atamalarına devam edilmesi, halkın iradesine yönelik saldırıların, vekilliklerin düşürülmesine vardırılması devletin karakterini öne çıkaran pratiklerden biri oldu. Suriyeli bir genç olan Ali Hemdan şahsında gençliğe ölüm vadeden devletin polis-bekçi şiddetini açıkça görüyoruz.

Devlet T. Kürdistan’ında yürüttüğü savaş hukukunu şovenizmle meşru göstermeye çalışsa da ülkenin dört bir yanında görülen polis şiddeti örnekleri başta Kürt gençler olmak üzere gençlik kesimlerinin yaşamın her alanında polis-bekçi şiddetine maruz kaldığını gösteriyor. Bu çerçevede devletin savaş ve yıkım vaatleri, geleceksizlik kaygısının başka bir biçimini ortaya koyuyor.

Bunların yanı sıra devletin pandemi fırsatçılığının çevre sorununda da kendisini açıkça ortaya koyduğunu görüyoruz. Pandemi sürecinde Kanal İstanbul ihaleleri gerçekleştirilmesi Bursa’da maden inşaatının startının verilmesi bunun çarpıcı  örneklerini oluştururken bu gerçekliği ortaya koyan çokça örnek sıralayabiliriz.

Nasıl bir mücadele hattı yürütüyoruz?

Yukarıda ifade ettiğimiz sorunlar pandemi süreci öncesinde de varolan ancak bu süreçle birlikte gençliğin yasasını daha fazla etkileyen bir hal aldı.

YDG olarak bu parçalı ama aynı kaynaktan ortaya çıkan sorunlara karşı nasıl bir mücadele hattı açığa çıkarabileceğimizi uzunca bir dönemdir tartışıyoruz. Tartışmalarımız açısından olgunlaştığını ifade edeceğimiz temel meseleleri burada açmak istiyoruz.

Eğitim, ekoloji, ulus, cinsiyet, ekonomi vb. alanlarda oluşan sorunlar, bir bütün  neo-liberal ekonomi politikalarını hedefini alan bir niteliğe bürünüyor. Bu politikalara karşı kitlelerin kendiliğinden biçimde yürüttüğü mücadeleler dahi TC devletini doğrudan hedefi altına alan bir niteliğe sahip bulunuyor.

Gençlik açısından da bu mücadelelerin nüveleri kısmi olarak açığa çıksa da bu parçalı hal kendisini korumaya devam ediyor. Atılan adımlar bu parçalı hali henüz ortadan kaldırmamış bulunsa da bu parçalı hali ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımıza odaklanmış bulunuyoruz.

İstanbul, Ankara, ve İzmir’de Gençlik Örgütleri olarak ortaya koyduğumuz pratikler süreç içerisinde gençlik mücadelesini diri tutan ancak belli takvimsel ve toplumsal gündemlerin ötesine geçemeyen bir nitelikte olsa da belli anlamda olumlu adımlar atıldığı ifade edebiliriz.

İzmir Öğrenci dayanışması adı altında yürütülen çalışma bu adımlardan bir tanesi olarak öne çıkıyor. Dayanışma temelli uzun süredir yürütülen tartışmalar pandemi sürecinde daha bir yakıcılıkla açığa çıkarak böyle olumlu pratikleri öne çıkarmış oluyor.

Ekonomik-sosyal-psikolojik olarak kitlelerin dayanışma pratiklerini uzunca bir dönemdir yakıcı bir ihtiyaç olarak görüyoruz. Endüstri 4.0 tartışmalarımız çerçevesinde, işsizliğin önümüzdeki süreçte devletlerin ekonomik adımları neticesinde artarak büyüyeceğini gözettiğimizde dayanışma pratiğinin çokça ihtiyacını duyacağımızı söyleyebiliriz.

Diğer kentlerde ortaya konulan dayanışma kampanyaları ve pratikleriyle ilişkilenişimiz yine bu anlayış üzerinden yükseliyor. Çeşitli DKÖ’ler üzerinden bu dayanışma pratiklerini zenginleştirerek geliştirmeyi YDG açısından hedef olarak koymuş bulunuyoruz.

Kendimiz açısından uzunca bir süredir yaşadığımız tıkanma halini göz önünde bulundururken, 13. Konferansımızla iddiamızı, içinde bulunduğumuz koşulları ve örgütsel gerçekliğimizi ortaya koyarak sürece yönelik çıkaracağımız yol haritasını bu gerçeklikle ortaya koymayı hedeflemiştik. Bu tıkanma halini aşmaya yönelik adımlarımızı yine bu temelde yükseltmeyi planlamış bulunuyoruz.

Devletin ekonomik-sosyal eşitsizliği korumak adına ezilenlere uyguladığı sömürü-baskı-talanı gün geçtikçe arttırmayı hedeflediği koşullarda gençliğin içinde bulunduğu koşulları değiştirme ve egemenlerin saldırılarını göğüsleme çabasını belli anlamda üretim gerçekleştireceğimiz kanallar oluşturarak ve devletin neo-liberal ekonomi politikalarına karşı yürütülen mücadeleleri birleşik mücadele kanallarında örgütleyerek faşizmi geriletecek bir güç olarak örgütlemeyi hedefliyoruz.

Genç işsizliğin tüm toplum açısından yakıcı sorunlara dönüştüğü durumda ekonomik ve sosyal sorunlar olarak ifade ettiğimiz bir dizi sorunu ele aldığımızda bugün birçok kurum tarafından geleceksizlik olarak ortaya konulan aslında mevcut bir kaygıyı ifade eden bir duruma değiniyoruz.

Bununla birlikte Kürt ulusunun yürüttüğü mücadeleyi boğmaya işçi ve emekçilerin hak arama mücadelelerini tıkamayı hedefleyen devletin karşısına birleşik mücadelenin imkan ve olanaklarıyla bir direniş odağını örgütlemeyi devrimci bir sorumluluk olarak görüyoruz.

YDG olarak birleşik mücadeleye dair temel olarak ortaya koymamız gereken şeyin bu kapsamda atılan adım ve yürütülen tartışmaların eylem birlikteliğinin ötesine taşıyabilmek olduğunu düşünüyoruz. Gençlik kitlelerinin demokratik talepleriyle buluşabilen ve eylem birlikteliğinin ötesine geçen bir hattı örgütlemeyi hedefliyoruz. Bu temelde devrimci-demokrat-yurtsever gençlik örgütleriyle birlikte oluşturmayı hedeflediğimiz birleşik mücadele hattının kitle faaliyetiyle buluşmasını yaşamsal önemde görüyoruz.

Faşizmi geriletmek ve demokratik alanları yaratmak/güçlendirmek, kitleleri kendi sorunları etrafında bir araya getirmek ve harekete geçirmenin emperyalist-kapitalist sistemin milyonları boğarak öldürmeyi hedefleyen saldırganlığa karşı nefes almanın önemli bir ayağı olduğunu düşünüyor. Mevcut soluğumuzla, milyonların nefes alacağı koşulların bu mücadele hattı üzerinden yükseleceğini ifade ediyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu