GüncelMakaleler

MAKALE | NATO’nun planı ve Türkiye

NATO Toplantının sonuç bildirisinde en çok dikkat çeken vurgu, Çin’in ittifak/düşman güç olarak ortaya çıktığıdır. Bu durum, emperyalist kapitalist sistemim önümüzdeki süreçte kendi aralarındaki çelişkinin şiddetine göre kendisini yeniden konumlandırdığını ve saflarını tahkim ettiğini göstermektedir.

NATO’nun açılımını yaparak başlayalım: Kuzey Atlantik Antlaşma Örgütü. 4 Nisan 1949 tarihinde, 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Anlaşmasına bağlı olarak kurulan bu örgüt, esas olarak askeri bir ittifak gücü oluşturarak, “SSCB’nin olası askeri girişimlerini engellemek” ve “Batıyı SSCB’ye karşı savunmak” gerekçesiyle kuruldu. İttifakın amaçlarından en esaslısı Avrupa devletlerini kontrol altında tutmanın bir aracı olmasıydı. NATO’ya kuruluşundan sonra 17 ülke daha katıldı.

NATO üyesi devletler herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma yapmaktadırlar. Türkiyede kuruluşundan hemen sonra çeşitli kereler üyelik için ittifaka başvuru yapmıştır. Ancak talebi Kore Savaşında 721 kayıp, 672 yaralı verdikten sonra 1952 yılında Demokrat Partinin hükümet olduğu süreçte üyeliğe kabul edilmiştir. Üyeliğin kabul edilmesinden kısa bir süre sonra da ABD emperyalistleri başta Adana İncirlik Askeri Üssü olmak üzere çok sayıda askeri üsle ülkeye yerleşmiştir.

NATO’nun kuruluş amaçlarının başında gelen nedenlerden biri de SSCBnin varlığıydı. Başka bir deyimle NATO, SSCB ile mücadele için kurulmuş bir örgüttür. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra SSCB’nin kızıl ordusunun Berline doğru ilerlemesi, A. Hitlerin faşist güçlerini yenmesi ve Doğu Avrupa ülkelerinde bir bir demokratik cumhuriyetlerin ortaya çıkmasıyla SSCB de NATO’nun kuruluşuna yanıt olarak Varşova Paktını oluşturmuştu.

Sovyetler’in dağılmasının ardından NATO’ya karşı kurulan Varşova Paktı da ortadan kalkmıştır. Ancak “komünizm tehlikesi”ne karşı kurulduğu iddia edilen NATO varlığını korumuş hatta korumakla kalmamış, daha da genişlemiştir. Bu durum NATO’nun varlık gerekçesinin gerçekte Sovyetler olmadığının bir başka kanıtıdır. Özellikle de Sovyetlerin dağılmasının ardından NATO’nun varlık gerekçesi olarak, “terörizme”, “isyanlara” karşı bir askeri ittifak olduğunun ileriye sürülmesi, bu askeri ittifakın kapitalist emperyalist sistemin askeri, vurucu gücü olduğu tezini güçlendirdi.

NATO’nun Kuruluşunun 70. Yıldönümü

NATO’nun kuruluşunun 70. yıl dönümüyle ilgili 3-4 Aralık günlerinde İngilterenin başkenti Londrada gerçekleştirilen olan zirveye Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. RTE, NATO zirvesine katılmak üzere Londraya uçmadan önce basına yaptığı açıklamada; “Bizim terör örgütü olarak telakki ettiğimiz ve kendileriyle terör mücadelesi verdiklerimizi, bizim NATO’daki dostlarımız eğer terör örgütü olarak kabul etmezse, kusura bakmasınlar, orada atılacak her türlü adımın karşısında oluruz demişti.

Türkiye yeni NATO savunma planında YPG’nin terör örgütü olarak yer almasını ve Suriye planlarına destek verilmezse NATO’nun Rusya’ya karşı Baltık ülkelerinin ve Polonyanın korunmasına ilişkin hazırladığı savunma planlarını veto edeceği restini çekti. Böylece de ilk kez Kürt meselesi nedeniyle NATO kozunu oynamış oldu. RTE bu açıklamalarıyla zirve öncesinde ittifakı nasıl kilitlemeye çalışacağını da göstermiş oldu.

Hatırlanırsa, Rusya, 2014 yılında Ukrayna’yla yaşanan sorunu gerekçe göstererek Kırımı işgal etmişti. Benzer bir işgale maruz kalmaktan çekinen Baltık ülkeleri NATOdan savunma planı geliştirmesini istemişlerdi. Türkiye bu durumdan kendi çıkarları için yararlanma hamlesi geliştirdi ve Rusya’ya karşı yapılacak savunma planlarını onaylama koşulu olarak kendisinin de Suriye sınırından gelecek bir saldırı durumunda bir savunma planı oluşturulması ve YPG’nin “terör örgütü” olarak kabul edilmesini öne süreceğini iddia ediyordu. Bu durumun NATO üyesi ülkelerin bir kısmı özellikle ABD’nin planlarıyla uyuşmadığı ortadadır. Kaldı ki NATO üyesi Fransa gibi ülkeler de şimdilik YPG’yi “terör örgütü” olarak tanımlamamaktadırlar.

Kısacası TC, NATO zirvesi öncesinde NATO’nun Baltık Planı’ndan yararlanıp, yine en iyi bildiği şeyi yaparak tehdit ve şantaj siyasetiyle kendi planlarını uygulamak istemekteydi. Böylelikle ittifak içinde Suriye politikasına dayanak aramakta, bu olmazsa başka konularda (S-400 ya da F-35 programı gibi) ABD emperyalizminden taviz koparmanın derdindeydi.

Dörtlü Toplantı

İlginçtir bir süre önce havuz medyasında NATO karşıtı lider” portresi çizilen RTE, “NATO’dan çıkılması gerektiği”ni yazıp çizenler ve “NATO’yla değil de Rusya’yla iş tutulması”nı propaganda edenlere rağmen NATO’yu savunmak RTE düşmüştür. RTE, zirve öncesi NATO için “beyin ölümü gerçekleşmiştir” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a “sen git önce kendi beynine baktır” diyerek NATO’ya sahip çıktı. Gerçekte TC’nin NATO’yla hiçbir sorunu olmadığı, hatta NATO’nun Kuzey Suriye’ye yönelik işgale karşı üstü kapalı da olsa destek verdiği bir kez daha açığa çıktı.

Hatırlanırsa TC’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna işgal saldırılarına başladığı günlerde RTE yaptığı açıklamada, NATO’nun Londra Zirvesi’ne dair “niye, ben turist miyim?” diyerek gitmeyeceğini ve toplantının Antep ya da Urfa’da yapılmasını önermişti. Türkiye’nin “Barış Pınarı HarekatıBir diğer NATO müttefikimiz Türkiye bizim ilgimizin olduğu bir alanda haber vermeden askeri harekat düzenliyor” diyerek eleştiren Macron, Almanya Başbakanı Merkel, İngiltere Başbakanı Johnson zirve sırasında bir araya gelerek dörtlü bir toplantı/mini bir zirve gerçekleştirdiler. Bu mini zirvede de Türkiye’nin YPG’nin “terör örgütü” olarak tanınmasının NATO belgelerine resmen girmesi yönündeki talebinin ele alınması bekleniyordu. NATO ülkeleri liderleri ise Türkiye’nin, YPG’nin “terör örgütü” tanımına katılmadıklarını çeşitli kereler ifade etmişlerdi.

Toplantı sonucunda/çıkışında açıklama yapan liderler sadece “Suriye’nin kuzeydoğusunu ve Libyayı ele aldık açıklamasıyla yetindi. Toplantıdan istediği sonuçları alamadığı anlaşılan RTE ise basına herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Zirve Sonuçlandı

4 Aralık günü NATO toplantısının sonuçlandığı açıklandı. Toplantının sonuç bildirisinde en çok dikkat çeken vurgu, Çin’in ittifak/düşman güç olarak ortaya çıktığıdır. Bu durum, emperyalist kapitalist sistemim önümüzdeki süreçte kendi aralarındaki çelişkinin şiddetine göre kendisini yeniden konumlandırdığını ve saflarını tahkim ettiğini göstermektedir. Anlaşılan toplantıda Çin’in durumu tartışılmış ve belli kararlar alınmıştır. Bu kararların ne olduğu önümüzdeki süreçte netleşecektir.

Toplantının bu önemine rağmen basına yansıyan ise işin magazin yanı olmuştur. ABD başkanı Trumpın NATO Zirvesi’nden erken ayrılarak basın toplantısını iptal ettiği haberlerinin ardından diğer liderlerin kendisini alay konusu yapmasına kızan Trumpın zirveyi erken terk ettiği haberleri düştü haber kanallarına vb.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Londra’daki NATO Zirvesi’nin kapanışında yaptığı basın açıklamasında, Baltık ülkeleri ve Polonya için yapılan güncellenmiş planlar konusunda mutabakata varıldığını söyledi. Ayrıca Türkiye’nin plana yönelik engellemeyi kaldırdığını da açıkladı.

RTE, cumhurbaşkanı olarak NATO zirvesine katılmak üzere Londra’ya hareket öncesinde “NATO müttefiklerinin YPG’yi ‘terör örgütü’ olarak kabul etmemeleri durumunda Baltık planına karşı çıkmaya devam edeceğini söylemişti.

Ancak görüldüğü üzere RTE, NATO zirvesinde geri adım attı ve Baltık projesini onayladı. YPG’nin “terör örgütü” olduğu iddiasını da şimdilik kabul ettiremedi. AKP’nin başı RTE iddiasını unuttu, yuttu…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu